Perşembe, Mart 15, 2018

Okara Balıksız Köfte

Okara'da nerden çıktı diyeceksiniz şimd:) Hemen söylüyorum soya fasulyesinden çıktı :) Peki nedir bu Okara? Okara ; soya sütü yapılırken suda bekletilmiş soyanın su ile çekilmesinden sonratülbentte süzülmesinden elde edilen posadır. Soya sütünün yapımını daha ayrıntılı başka bir yazıda yayınlayacağım o zamana kadar kısaca bahsedersek suda beklemiş ve kabuklarından arındırılmış fasulyeler güçlü bir blenderda su eklenerek çekilir, altında süzgeç olan bir tülbente dökülür. Alt kaba beyaz soya sütünün ham hali süzülür, tülbentin içinde ise yumuşak dokulu posaya japonca okara denir. Bu lif yönünden zengin ve besleyici posayı mutlaka japonlar güzel bir tarife çevirmişlerdir dedim ve haklı çıktım :) Üstelik suşi yapılırken kullanılan nori yaprağı ile harika bir balıksız deniz mahsülü gibi kokan köfteler elde ettim. 


Tarife gelince; 
250 gramlık soyadan artan posa (Okara) 
3 dal doğranmış taze soğan
1 yaprak makasla çok ince kesilmiş nori kağıdı
1 yk zeytinyağı
1 küçük boy haşlanmış patates
2diş sarımsak
1 tatlı kaşığı soğan tozu
Varsa miso 1 tatlı kaşığı çok yakışıyor
Hepsini çok iyi şekilde karıştırıyoruz. Çok kalın olmayacak köfteler yapıyoruz. Yapışmaz tavada yağsız ya da çok az yağdaönlü arkalı pişiriyoruz. Ben yanına kaju kremasına minik doğtanmış soğan, sarımsak, azıcık elma sirkesi, dereotu ekleyerek beyaz harika bir sos yaptım. Yeşilliklerin üzerine aldığım köftelerle çok yakıştı. Bu benim kendi göz kararı lçülerim. Siz kendi damak tadınızagöre değiştirebilirsiniz. Tuz yerine biraz soya sosuekleyebilirsiniz. Soya fasulyelerini çukurovada gdosu üretim yapan new soy soya ürünlerinden aldım. İnternetten sipariş verebilirsiniz. Haydi üşenmeyin ve deneyin. Hayatınıza hem sağlık hem lezzet katacak:) 

 

Soya'nın hakkı soyaya

 Uzun yıllar soya ve ürünlerinden kaçındım. En önemli sebebi kulaktan dolma bir kaç bilgi dışında derinlemesine araştırmadan sağlıksız olduğunu düşünmemdi. Zaten soya ülkemize sonradan giren bir fasulye cinsi olduğu için özellikle internetin olmadığı zamanlar tarif bulmak oldukça zordu. Zamanla Gdo sudur, östrojenidir, alerjenidir vs vs hepsi üst üste geldi ve araştırma gereği bile duymadım. Taa ki vegan olana kadar. Veganlıktan sonra kaliteli protein arayışında soya başı çekince bende de haliyle merak uyandırdı. Bir taraftan da uzun ömürleri ile nasıl beslenmemiz gerektiğine dair ipuçları veren japonların baştacı ettiği bu minik fasulye ile barışmaya karar verdim. Öncelikle bilgilerine çok güvendiğim doktorların yazılarını okudum. Özellikle NutritionFact.org sitesinde soya ile ilgili uzun uzun bir çok yazı ve video var incelemenizi tavsiye ederim. Dr. Michael Greger yayınlanan tüm bağımsız tıp araştırmalarını okumakla ünlü, hayatını insanları doğrulara yöneltmeye adamış bir doktor olduğu için özellikle onun görüşleri benim için çok değerliydi. Aynı zamanda türk doktorlardan Prof. Doktor Erdem Yeşilada'nın da bu konuda az ve öz güzel bir yazısını buldum. Tüm linkleri yazının en sonunda vereceğim. Dr. Greger ve Erdem Yeşilada'nın araştırmalara dayalı yazılarından soya ile ilgili bazı önemli notlar şunlar;
 1- Soyada bulunan fitoöstrojenlerin özellikle kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini arttırmasından korkulur. Bu korku tamamen yanlıştır. Tam tersi fitoöstrojenler meme kanserine yakalanma riskini düşürür, meme kanserine yakalanmış kişilerde tedaviyi hızlandırır, hatta kanseri atlatmış kadınlarda tekrarlama olasılığını düşürür.
2- Soya ve ürünlerini sıkça tüketen doğu toplumlarında meme kanserine yakalanma oranı batılı toplumlara göre 5 misli düşüktür. 
3- Fitoöstrojenler menopoz dönemindeki kadınlarda görülen ateş basmalarının önüne geçer ve daha rahat bir şekilde bu dönemin atlatılmasına yardımcı olur.
4- Soyadaki bitkisel protein böbrek dostudur. Bir parça biftek yendiği zaman atağa geçen böbrekler aynı oranda protein içeren soya yendiğinde normal çalışma düzeninde devam eder. Hatta eşit miktarda ton balığında bile hızını arttırmak zorunda kalan böbreklerimiz soyalı ürünlerde hiç bir şekilde zorlanmaz.

Soya sütü, soya kıyması, tofu, miso, tempeh , edamame, soya unu  gibi bir çok farklı formlarda hazırlanan ve artık Türkiye'de de bulmakta zorlanmadığımız soya ile ilgili en çok kafa karıştıran bir diğer soru ise GDO tehlikesi. İşte burada işler daha da ilginçleşiyor. Bu kadar yaygın kullanılmasına rağmen tüm dünyada soya üretiminin büyük bölümü hayvan yemi sağlamak içindir ve GDO lu tohum en çok hayvan yemi yapmak amacıyla üretilen tarlalarda kullanılır. Bu yüzdendir ki Amerika'da soya populer bir besin kaynağı olmamasına rağmen soya fasulyesi üretiminde başı çeker. Bir başka gerçek te bir vegan ne kadar GDO lu soyayı yese bile GDO lu yemle beslenmiş et yiyen insanlar kadar tehlikede olmadığıdır. Hayatı boyunca tonlarca yem yiyen sığırların eti adeta konsantre gdo, tarım ilacı ve antibiyotik kaynağıdır. Kanserden özellikle meme kanserinden kaçmak isteyen kadınların soyadan korkmak yerine süt ve süt ürünlerini tüketmemesi daha doğru bir karar olur. Bu da sadece benim görüşüm değil yine araştırmalarla kanıtlanmış bir sonuçtur. Düzenli olarak süt veya süt ürünleri tüketen kadınlarda meme kanserine yakalanma oranının %30 arttığı görülmüş. Ne ilginçtir ki Amerika'da ki en büyük kanserle savaş vakfının sponsoru Yoplait yoğurt firmasıdır. "Bir şeye para yatırırsanız onu satın alırsınız." Sizce Yoplait firması bu vakfı tesadüfen mi seçti yoksa ürünlerinin nelere yol açtığını bildikleri için bir tür kontrol mekanizması mı oluşturdular? 

Son yıllarda 13 holistik doktor, büyük firmalara karşı durdukları, hastalarını holistik ve bitkisel beslenmeyle kanser dahil tedavi ettikleri için öldürüldü. Kimisi yatağında, kimisi ormanda koşarken. Hiç birinin haberini basında duymasak da benim dahil olduğum tüm gruplarda büyük yankı uyandırdı. Hatta kanseri yıllar önce tamamen yok etmeyi başaran fakat ilaç firmalarının tehdidine boyun eğip kendini yeterince gösteremeden ölen Doktor Max Gerson'un kızı Dr. Charlotte Gerson kendisi için dedi ki " Ruh ve beden sağlığım gayet yerinde. Hayatı seviyorum ve intihar etmeyi de düşünmüyorum. Eğer bir gün aniden ölü bulunursam bu ilaç firmalarının işidir" 
İlaç ve yiyecek firmalarının en büyük amacı bizi kukla gibi oynatmak dostlarım. Seni cazip yiyeceklerle kandıracak, daha fazla yağla, daha fazla şekerle, daha fazla etle iştahını kabartırlarken bir taraftan sıfır beden modellerle, reklamlarla mutluluğun anahtarı zayıflıkta sloganını beyninize  işlemekteler. E sonuçta lezzetlerden vazgeçemeyince çare gelsin lipolar, gitsin zayıflama hapları. Arada kaybolan sağlığa da çözüm var. İlaç firmaları ne güne duruyor? Bir taraftan üniversiteleri fonlarken , diğer taraftan asılsız , taraflı dedikodularla elimizde kalan üç beş sağlıklı yiyeceğe de çamur atmayı ihmal etmiyorlar. Ama hakkını verelim sürekli yeni bir ilaç çıkarıyorlar. Tek amaçları var ; Biz hayatta kalalım, ölmeyecek kadar yaşayalım fakat sağlıklı olmayacak kadar da hasta olalım. Ye ama şişmanlama, şişmanla ama zayıfla, zayıfla ama sağlıklı olma! Sizce de şeytanın ta kendisi değil mi?
https://nutritionfacts.org/video/the-role-of-soy-foods-in-prostate-cancer-prevention-and-treatment/





Çarşamba, Kasım 22, 2017

Şekersiz Vegan Porridge

Porridge İngilizlerin kahvaltılarda tercih ettiği yulaf ana maddeli doyurucu ve özellikle kışları iç ısıtan harika bir yiyecek. Yulafla ilgili düşüncelerim son 4 yılda çok defa değişti fakat sonunda özellikle araştırmalarına çok güvendiğim Dr.Michael Greger sayesinde yulafla barıştım diyebilirim. Buraya tıklayarak bu konudaki videolarından birini izleyebilirsiniz. Yulaf bol lifli ve özellikle bağırsaklarımızdaki faydalaı bakteriler yani probiyotikler için muthiş bir besin. O kadar okuduğum makale ve kitaptan sonra anladım ki insanlar probiyotiklere tonlarca para döküyorlar fakat maalesef onları besleyecek kadar yeterli lifli gıdalar tüketmiyorlar. Hele ki ketojenik beslenenler almaları gerek protein ve karbonhidrat oranına o kadar takılmışken bağırsaklarda yaşan probiyotikcikler açııız diye bağırıyor. Bunu şuna benzetiyorum, Bir odaya 20-30 kedi de doldursanız 5 kedinin doyacağı kadar mama koyuyorsanız sonunda sadece 5 kedi yaşıyor. Lifli yiyecekleri hayatımızdan eksik etmemek en az protein alımı kadar önemli. Bana özellikle veganlıkla ilgili en çok sorulan soru "eee proteini nerden alıyorsun?" dediklerinde eğer konuşmaya istekli zamanımda isem "Peki sen lifi nerden alıyorsun?" diye soruyorum. Genellikle de hiçbir fikirleri olmuyor.
İşte bu yüzdendir ki Yulafın acılığının hiç gelmediği bu harika tarif tam size göre. Ayrıca klasik tarifteki süt şeker yerine ben elmadan yararlandım, hatta bitkisel süt hiç kullanmadım fakat siz kullanırsanız ekstra güzellik katarsınız.
 Malzemeler:
2 Büyük Kırmızı elma ( Tatlı Olsun)
1 İri çay bardağı yulaf
1/2 çay bardağı kuru dut
1 Tarçın Çubuğu
1 Yk silme hindistan cevizi yağı
Süslemek için trabzon (cennet) hurması, muz veya başka bir meyve ve ceviz.
Toz zencefil, muskat, kakule gibi baharatlar (Olmasa da olur)
Elmaları küp küp doğrayıp bir çay bardağı su  ile (siz herhangi bir bitkisel sütte koyabilirsiniz) minik bir tencereye koydum. Çubuk tarçını yıkayıp içine attım. Üzerine yulafları ekledim. Yulaflar ve elmalar yumşak bir kıvam alana dek ağzı kapalı orta ateşte pişirdim, arada karıştırıp suyunu kontrol ettim. Hepsi yumuşayıp homojen bir kıvam almaya başlayınca kuru dutları ekledim 1-2 dk daha karıştırdım ve ocaktan aldım. Tarçın çubuğunu çıkardım. Henüz sıcakken üzerine baharatları ve hindistan cevizi yağını ekledim olabildiğince homojen hale getirdim. Tabaklara servis edip üzerine cennet hurmasını koydum ve ceviz serpiştirdim. H
em sıcak hem de soğuk tüketebilirsiniz. Ben tadını çok seviyorum. Özellikle yulafın acı tadı hiç gelmiyor. Yaratıcılığa göre çeşitlendirebilirsiniz. Ben kış mevsimini daha çok yaşattığı için en çok baharatlar elma ve tarçınla seviyorum sanırım. Yağ kullanmak istemeyenler çıkarabilir ama ekstra lezzet veriyor. Bu hafta sonu denemenizi tavsiye ederim :)

Pazartesi, Mayıs 04, 2015

Kaju Peyniri

Keten tohumu krakerlerimi bir önceki tarifte vermiştim şimdiyse sıra onun ayrılmaz dostu hatta sevgilisi kaju peynirinden bahsetmek istedim. Yarım kavanoz çiğ kajuları bir gece önce suda bekletip ertesi gün süzüyoruz bir tane küçük limonun suyu ile güçlü bir blendırda krema haline gelene kadar çekiyoruz. Ekşiliğini arada tadına bakarak ayarlayabilirsiniz. Nutritional Yeast olarak bilinen beslenme mayasından yarım yemek kaşığı ekliyoruz. Bu her zaman gerekli değil fakat daha lezzetli ve besleyici oluyor. Özellikle b vitamini yönünden oldukça zengin. Maalesef henüz Türkiye'de satılmıyor. İsterseniz içine dereotu ve sarımsakta ekleyebilirsiniz. Ben bazen yarı yarıya kaju ve çiğ çekirdekle de yapıyorum hatta bu şekilde daha çok beğendiğimi söyleyebilirim. Eğer çekirdekte dahil etmek isterseniz aynı kaju gibi bir gece önceden suda bekletin. 

Pazar, Mayıs 03, 2015

Keten tohumu krakeri

  Artık glutenin zararlı olduğunu sağlıklı yaşamla ucundan kıyısından ilgilenen herkes öğrenmeye başladı. Hal böyle olunca canım simitlere, ekmeklere, poğaçalara elveda dedik. Nitekim artık tam buğdayla yapılmaları ya da ekşi mayalar bile durumu pek kurtarmıyor. Hele benim gibi hipotrioid teşhisi konmuş biriyseniz gluten duyarlılığı olma ihtimaliniz çok yüksek. Bu yüzden alternatif atıştırmalıklar daha da önem kazandı. Bunlardan biri de keten tohumu krakeri. Bunun için öncelikle gıda kurutucunuz olması gerekiyor. Ben daha önce fırında düşük ısıda yapınca çok çok uzun sürdüğü halde bir türlü kurumamıştı. 
Kısaca KTK diyeceğim bu hem lezzetli hem de sağlıklı krakeri yapmak için işte bir kaç sebeb;
 Yeşillik ve sebze tüketmenin keyifli bir yolu olduğu için 2 yaşındaki kızım bile çıtır çıtır yiyebiliyor.  Kurutulmuş olduğu halde aslında çiğ olması sebebiyle besin değerlerini ve enzimlerini koruyor olması onu daha sağlıklı bir atıştırmalık haline getiriyor. Bu tarifte tek değişmeyen içerik keten tohumu. Onun dışında mutfağınızda varolan bütün sebze ve yeşillikleri ekleyebilirsiniz. İsteğinize göre her çeşit baharat kullanabilirsiniz. Ben özellikle zerdeçal, susam ve çörekotu mutlaka ekliyorum. Özellikle hafif pörsümüş sebzeler, güçten düşmüş yeşillikler hatta maydanoz saplarını bile kullanabilirsiniz. Kurtulduğu için ağzı sıkı kapalı bir saklama kabında 1 haftaya kadar tazeliğini ve çıtırlığını koruyabilirsiniz. 
  Öncelikle keten tohumlarını 1 e 1 ölçüsünde su ile bir gece önceden bekletmek gerekiyor. Böylece keten tohumu yumurta akı gibi sebzelerin birleşmesini sağlayan yapışkan bir sıvı salgılıyor. Benim bu tarifimde bolca ıspanak ve 3-4 adet salatalık var. Mutfak robotunda salatalıkları ve ıspanakları çok ince hale gelene kadar çekiyoruz bu sırada keten tohumunu suyuyla beraber ekliyoruz. İstediğiniz baharatları ekleyebilirsiniz. Tam ölçü verme konusunda iyi değilim zaten çiğ mutfakta biraz deneme yoluyla kendi yolunuzu çok rahat buluyorsunuz. Robotta hepsini karıştırınca hafif yapışkan ve krep hamurundan daha koyu bir kıvamda hamur elde etmiş oluyoruz. Yağlı kağıtlara ince bir şekilde yayıp kuruyana kadar (45 derecede 7-8 saat ) kurutucuda bekletiyoruz. Çıtır çıtır bir kıvama gelince artık yağlı kağıttan çıkarıp soğuduktan sonra saklama kabına koyabilirsiniz. 
  

Çarşamba, Ocak 07, 2015

Çiğ Puding

 Pudingi kim sevmez ki? Sağlıksız olduğu için burun kıvıranlar olabilir ama gerçekte damağına bir kez kakaonun lezzeti değmiş herkes bu kremsi yapıdaki çikolatanın çekiciliğine kendini bırakıverir. Peki size hem puding yiyip hem de hiç vicdan azabı duymayacağınızı söylesem? İlk başta imkansız gibi görünüyor fakat çiğ mutfağın nimetlerinden biri de lezzetli ve aynı zamanda sağlıklı tatlılardan hiç çekinmeden yiyebilmek. Bu pudingte şeker yok, un yok dolayısı ile gluten yok, sağlıksız yağlar yok, süt ve ürünleri yok. Sadece üç içerikle 10 dakikadan kısa bir sürede hatırlayabilirsiniz.
  Tarifi;
 6-7 adet olgun hurma ( bir miktar su ile bir gece önceden ıslatılması daha iyi olur) 
 1 adet olgun avokado
 2-3 tatlı kaşığı kakao (tercihen çiğ) 
Önce çekirdekleri çıkarılmış hurma ve suyunu blendıra koyuyoruz üzerine kakao ve avokadoyu ekliyoruz. İsteyen biraz vanilya ekleyebilir.
 Hepsini blendırda krema haline gelene kadar karıştırıyoruz. 
Hepsi bu kadar! 

Süslemek yaratıcılığınıza kalmış. Benim 1,5 yaşındaki kızım bayıldı. Bu tarz sağlıklı tariflerle çocuklarınıza severek yiyeceği harika atıştırmalıklar hazırlayabilirsiniz. Artık hazır gıdaları, beyaz şekeri , gluteni hayatımızdan çıkarmamızın zamanı çoktan geldi. Unutmayın nasıl ki bir sigara insanı öldürmüyor ama yıllar süren içicilik sonunda kalıcı sağlık sorunları bırakıyorsa un, şeker, işlenmiş beyaz tuz ve diğer katkı maddeleri de aynı etkiyi yapıyor. Nasıl ki çocuğumuza sigara içirmek istemezsek bu maddeleri de kendi elimizde vermemeliyiz. 
Önyargısız tarifi deneyin. Lezzetine siz de şaşıracaksınız :) 

Cumartesi, Ocak 03, 2015

Süper yiyecekler 1- Kurt Üzümü ( Goji Berry )

 
   Keşke daha erken tanısaymışım dediğim bir meyve Goji Berry. Hangi faydasından başlasam bilmiyorum. Üzerine sayfalarca araştırma yapılmış bu Tibet meyvesinin her özelliğini burada saymam imkansız. Çocuğuna verebileceğiniz en harika atıştırmalık diyebilirim. B, C ve A vitamini açısından oldukça zengin. Özellikle 100 gram Gojii berryde aynı orandaki portakaldan 3 kat daha fazla C vitamini var. Cildin ihtiyacı olan her türlü vitamin ve mineral Goji Berry de mevcut. Ben 1 yaşından beri düzenli olarak kızıma hergün Goji Berry veriyorum. Önceleri suda ıslatıp yumuşadıktan sonra veriyordum. Şimdiyse kendisi büyük bir keyifle yiyor. Eğer sade olarak sevmezse ıslatıp yumuşamış halini muz gibi diğer meyvelerle karıştırıp, rondodan geçirip kefirine ya da keçi sütüne ekleyip verebilirsiniz. Alerjik bir meyve mi tam olarak bilmiyorum o yüzden ilk başta küçük miktarda çocuğunuza tattırıp etkisine bakabilirsiniz.  
     
 Oldukça alkali olan bu meyveyi kanser hastalarına, kemoterapi alanlara özellikle çabuk toparlanmaları için öneriyorlar. Aşağıdaki linkte canlı kan örneği incelenen bir hasta var. Öncesinde alyuvarlar oksijen taşıyamayacak kadar bitkin, form değiştirmişler, akyuvarlar ise hareket edemeyecek kadar kötü durumdalar, etrafındaki bakteri ve mantarları yok edemeyecek kadar güçsüzler. Kısa bir süre goji berry suyu tükettikten sonraki sonuç inanılmaz. Video İngilizce. O yüzden eğer İngilizce  bilmiyorsanız mutlaka birinin size türkçeye çevirmesini rica edin. Çok daha açıklayıcı olacaktır. 

 Ülkemizde henüz çok az miktarlarda yetiştiği için fiyatı çok yüksek, eğer bir karış bile toprağınız, bahçeniz varsa ağacını dikin derim :) Fidanları internette satılıyor. Farklı iklim şartlarında yetişebiliyor. Ben kurusunu marketten alıyorum fakat dalından koparıp taze taze yemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

  Goji berry ile ilgili daha fazla bilgi ; 
http://goji-berry-turkiye.com/goji-berry-yararlari.html
  
Goji berry ile ilgili canlı kan örneği videosu ;




Salı, Aralık 09, 2014

Alternatif kabak tatlısı

Bu kabak tatlısı hem çocuklar için harika, hem de büyükler için sağlıklı bir kaçamak. İçeriğinde beyaz şeker yok, sadece kuru meyvelerle tatlandırıyoruz.  Tarife gelince;Yarım kilo küp küp dilimlenmiş bal kabağı ve 2-3 adet hurma ve kuru kayısıyı buharda yumuşayıncaya kadar pişirelim. Blendırdan geçirip üzerine dövülmüş ceviz ve tahin ekleyelim. Bu kadar basit ve lezzetli. Tatlı ihtiyacını anında gideriyor. Tatlılık oranını hurmaları ekleyip çıkararak değiştirebilirsiniz. Tahin ve ceviz belirli bir aydan sonraki bebeklere verildiği için öncesinde mutlaka doktorunuza sorun. Özellikle tahin çok besleyici fakat alerji yapma ihtimali yüksek bir yiyecek. Afiyet olsun :)